İmam nikah kıyarken ne sorar ?

Tolga

New member
İmam Nikah Kıyarken Ne Sorar? Bir Aşk ve İhtiyat Hikâyesi

Hikâyeye Başlangıç: Bir Anlık Sorun ve Bir Sonsuz Karar

Bir zamanlar, küçük bir kasabada, yaşları birbirine yakın, ancak hayatları farklı yollarda şekillenmiş iki insan vardı. Ahmet ve Elif... İkisi de ne sevginin ne de evliliğin kolay bir şey olmadığını bilerek büyümüşlerdi. Ahmet, çocukluğunda annesinin sürekli ev işlerini, babasının da dışarıdaki tüm mücadeleleri üstlenmesini izleyerek hayatı anlamıştı. Elif ise, annesinin sadece kalpten bir bağla kurduğu ilişkilerinden, babasının ise her zaman yapıcı ama bir o kadar da duygusal yaklaşımlarından öğrenmişti. Evlilik, ikisinin de içini huzursuz eden ama bir şekilde korkulacak kadar da bir olgu değildi.

Günlerden bir gün, bu iki genç, kasabanın ortasında, imamın huzurunda hayatlarının en önemli anlarından birine adım atmaya karar verdiler. O an, sadece bir nikah anı değildi; aynı zamanda yeni bir başlangıcın, belki de kaderin sunduğu bir dönüm noktasının işaretiydi. Ama bu, elbette basit bir şey değildi. İmam nikahı kıyarken her iki tarafı da dikkatle izler, ruhsal anlamda onlarca soru sorardı. Bu sorular yalnızca kelimelerle değil, duygularla da harmanlanmıştı.

İmamın Sorusu: Düğümün Çözülmesi

İmam, dua ederek ve sakin bir şekilde, nikah törenine başlamadan önce ilk sorusunu sormaya hazırlandı. Aslında bu soru, yalnızca el birliğiyle yapılan bir işin değil, insanın ve toplumun en önemli kurumunun, evliliğin temelini atıyordu. Ahmet ve Elif'in gözleri, imamın huzurunda birbirine kenetlenmişti. İmam, ilk olarak Ahmet’e dönerek, “Bu kızımızı, gönlünüzde hiçbir zorlama olmadan, tam bir gönül huzuruyla kabul ediyor musunuz?” diye sordu. Ahmet derin bir nefes alarak, kadim bir geleneğin içinde, sorunun anlamını kavrayarak, “Evet” dedi.

Elif ise bu sırada, imamın aynı soruyu ona yöneltmesini bekliyordu. Her ne kadar ilişkisinin çoğu zamanı Ahmet’in bir adım ileri gitmesiyle şekillenmiş olsa da, bu sorunun kendisini de kapsayan önemli bir anlam taşıdığını fark ediyordu. İmam, gözlerini bir an Elif’e çevirdi ve aynı soruyu ona da sordu: “Bu beyefendiyi, kalbinizle, aklınızla kabul ediyor musunuz?”

İşte burada devreye, erkeklerin çözüm odaklı, kadınların ise daha çok empatik ve ilişkisel bir yaklaşım sergileyen farklı bakış açıları girmeye başlıyordu. Ahmet, soruyu daha çok mantıkla yanıtlamaya odaklanırken, Elif duygusal bir bağ kurarak cevabını verdi: “Evet, kabul ediyorum.”

Kadim Bir Geleneğin İçindeki Modern Düşünceler

Evliliğin toplumdaki yerini düşündüğümüzde, aslında her bir nikah, sadece iki insanın değil, bir toplumun ve hatta tarihin de yeniden şekillendiği bir anı simgeler. İmamın, her iki tarafın onayıyla ilerlediği bu tören, kadim bir geleneğin parçasıydı; ama içinde barındırdığı soru ve cevaplar da günümüzün değişen evlilik anlayışını yansıtıyordu. Ahmet’in soruya verdiği cevap, temelde güven arayışıydı. O, kendi işlerinin ve sorumluluklarının yükünü omuzlarında taşıyan bir adamdı ve Elif’e olan sevgisi de bu sorumluluğu paylaşma arzusundan besleniyordu.

Elif’in cevabı ise, tamamen içsel bir yolculuktu. O, Ahmet’le geleceğe dair belirsizlikleri düşünerek, birlikte olmanın gücünden bahsetmekteydi. Her ne kadar Ahmet’in sorumlulukları öne çıksa da, Elif her zaman duygusal bağlarını merkeze almayı tercih ediyordu.

Nikah Soruları: İki Farklı Perspektif ve Ortak Bir Karar

Bu nikahın başlangıcındaki birkaç soru, aslında Ahmet ve Elif’in evliliklerine nasıl bir yol haritası çizeceklerinin ilk işaretleriydi. İmamın verdiği her soru, sadece kelimelerle değil, zihinlerde oluşan derin düşüncelerle yankı buluyordu. Evlilik, duygusal bir ortaklık olmanın yanı sıra, birlikte çözülmesi gereken sorunlar demekti. Ahmet'in çözüm odaklı yaklaşımı, onu zaman zaman iletişimsizliğe itse de, Elif'in empatik yaklaşımı, ilişkiye dengeli bir duygusal zemin sunuyordu.

Nikah esnasında sorular devam etti: “Birlikte karşılaştığınız her zorlukta, birbirinize destek olacak mısınız?” İmam bu soruyu tekrar sordu. Ahmet’in cevabı hızlıydı: “Evet, birlikte her zorlukla mücadele edeceğiz.” Elif ise biraz daha düşündü, soruyu her iki açıdan değerlendirdi ve “Evet, ama sevgiyi ve anlayışı hiçbir zaman kaybetmeyeceğiz,” dedi.

İki farklı yaklaşım, ama tek bir cevap. Evlilik, her iki tarafın da kendi bakış açılarıyla şekilleniyordu ve ikisinin de onayı, bu ilişkinin derinliğini ve dayanıklılığını sağlayacaktı.

Sonuç: Evliliğin Duygusal ve Toplumsal Yüzü

Ahmet ve Elif’in hikâyesi, aslında evliliğin çok daha derin bir anlam taşıdığını anlatıyordu. İmamın soruları sadece bir formalite değil, evliliğin tarihsel ve toplumsal değerini anlamak için bir fırsattı. Evlilik, sadece bir hukuk meselesi değil, aynı zamanda iki insanın hayat yolculuklarına ortak adımlar atma kararıydı. Ahmet ve Elif, birbirlerinin dünyalarını kabul ederek bu adımı attılar. Her bir soru ve cevap, yalnızca kelimelerle değil, zihinlerdeki düşüncelerle de yankı bulmuştu.

Ve belki de en önemlisi, evlilik, bir ömrün her anında, hem çözüm arayışı hem de empati gerektiren bir süreçti. İki insanın el birliğiyle, sevgilerini ve sorumluluklarını paylaşarak attıkları her adım, sadece kendi geleceklerini değil, toplumlarının da geleceğini şekillendirecekti.

Sizce, bir evlilikte en önemli olan şey nedir? Sadece sevgi mi, yoksa güven ve sorumluluk da bir o kadar önemli mi?
 
Üst